Rivian Ciddi Zorlukları Aşabilir mi?Finansal Performans ve Üretim Sorunları
Rivian Automotive, 2025 ikinci çeyrek sonuçlarıyla elektrikli araç girişiminin belirsiz konumunu vurguladı. Konsolide gelir 1,3 milyar dolarla beklentileri karşıladı. Ancak hisse başına 0,97 dolar zarar, 0,66 dolarlık tahmini %47 aştı. Daha endişe verici olarak, iki çeyreklik pozitif dönem sonrası brüt kar -206 milyon dolara geriledi. Bu, üretim verimsizlikleri ve maliyet yönetimi sorunlarının devam ettiğini gösteriyor.
Jeopolitik ve Ekonomik Baskılar
Çin’in nadir toprak elementlerinde %60 üretim ve %90 işleme kapasitesiyle hakimiyeti, tedarik zincirinde kırılganlık yaratıyor. Yeni Çin ihracat lisans kuralları, EV bileşenlerine erişimi zorlaştırıyor. ABD’de, 30 Eylül 2025’te sona erecek federal EV vergi kredileri ve CAFE standartlarının kaldırılması, talebi ve üretimi destekleyen teşvikleri yok ediyor.
Stratejik Hamleler
Rivian, üç temel girişime odaklanıyor: R2 modeli, Volkswagen ortaklığı ve üretim ölçeklendirmesi. R2, yüksek maliyetli niş araçlardan uygun fiyatlı, hacimli modellere geçişi temsil ediyor. Volkswagen ile 5,8 milyar dolarlık ortaklık, sermaye ve üretim uzmanlığı sağlıyor. Illinois fabrikasının 2026’ya kadar 215.000 adet kapasiteye ulaşması, ölçek ekonomileri hedefliyor.
Gelecek ve Riskler
Rivian’ın 7,5 milyar dolar nakit rezervi ve Volkswagen yatırımı güçlü bir temel sunuyor. Ancak 2025 için 2,0–2,25 milyar dolar EBITDA zarar tahmini ve 2027 EBITDA başa baş hedefi, sermaye tüketimiyle yarışa işaret ediyor. Başarı, R2 lansmanının kusursuz yürütülmesine, üretim ölçeğine ve V2X/V2L teknolojilerindeki patent portföyünden gelir çeşitlendirmesine bağlı.
Automotive
Nissan’ın Geleceği Sönüyor mu, Yoksa İleriye mi Gidiyor?Bir zamanlar küresel otomotiv sektörünün devlerinden biri olan Nissan Motor Company, karmaşık bir süreçten geçiyor. 30 Temmuz 2025’te Rusya’nın Kamçatka Yarımadası açıklarında meydana gelen 8.8 büyüklüğündeki güçlü deprem, Pasifik genelinde tsunami uyarılarını tetikledi. Bu sismik olay, Nissan’ın Japonya’daki bazı fabrikalarında operasyonlarını askıya almasına yol açtı ve çalışanların güvenliği öncelik haline getirildi. Gerekli bir önlem olsa da, bu tür aksaklıklar küresel tedarik zincirlerinin ve üretimin kırılganlığını gözler önüne seriyor; üretim hedeflerini ve teslimat takvimlerini etkileyebilir. Bu anlık tepki, Nissan’ın ekonomik, jeopolitik ve teknolojik zorluklarla mücadele ettiği bir dönemde gerçekleşti.
Doğal afetlerin ötesinde, Nissan ciddi finansal ve pazar payı sorunlarıyla karşı karşıya. 2023 mali yılında faaliyet kârı ve net geliri artmış olsa da, küresel satış hacmi 3.44 milyon araçta sabit kalarak pazar rekabetinin yoğunlaştığını gösteriyor. 2024 mali yılı için gelirlerde düşüş öngörülüyor ve ABD’de 2025’in ilk çeyreğinde satışlar yıllık bazda %8 geriledi. Enflasyon, dalgalı döviz kurları ve kullanılmış araç değerlerindeki düşüşten kaynaklanan milyarlarca dolarlık kiralama zararı, kârlılığı olumsuz etkiledi. Özellikle ABD’nin Japon otomobil ihracatına uygulamayı planladığı %24’lük gümrük vergisi, Nissan’ın kritik Kuzey Amerika pazarını tehdit ediyor.
Nissan’ın mücadeleleri teknoloji ve inovasyon stratejisine de yansıyor. 10.000’den fazla aktif patentten oluşan etkileyici bir portföye sahip olmasına rağmen, şirket elektrikli araç (EV) adaptasyonunda geri kalmakla ve teknolojik durgunlukla eleştiriliyor. Yeni EV modellerinin yavaş piyasaya sürülmesi ve hibrit araç pazarında belirgin bir varlık gösterememesi, rakiplerin önemli bir avantaj elde etmesine olanak tanıdı. Ayrıca, çoklu siber güvenlik ihlalleri nedeniyle müşteri ve çalışan verilerinin güvenliği zedelendi; bu da hem itibar kaybına hem de düzeltme maliyetlerine yol açtı. Carlos Ghosn skandalının devam eden etkileri, yönetim istikrarsızlığı ve Temmuz 2025’te motor arızaları nedeniyle 480.000’den fazla aracın geri çağrılması gibi içsel sorunlar, yatırımcı güvenini ve marka itibarını daha da aşındırdı. Nissan, bu çok yönlü baskılar arasında rekabet gücünü yeniden kazanmak için zorlu bir yolculukla karşı karşıya.
Gözler Yoldan Çekildi, Ama Hedefte mi?Tesla genellikle otonom sürüş konusundaki anlatıyı domine etse de, gerçek durum çok daha karmaşık. Mobileye, Volkswagen ile gerçekleştirdiği son büyük iş birliği sayesinde, bu yüksek riskli teknolojik yarışta tek gerçek rakip olarak öne çıkıyor. Volkswagen'in Mobileye'ın gelişmiş kamera, radar ve haritalama teknolojilerini yüksek hacimli modellerine entegre etme kararı, sektörde giderek büyüyen bir trendi vurguluyor: Köklü otomobil üreticileri, yardımcı ve otonom sürüşün karmaşıklıklarını aşmak için giderek daha fazla uzman teknoloji sağlayıcılarına güveniyor. Bu ortaklık sadece Mobileye’ın teknolojik yetkinliğini doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda Tesla’nın kendi özel sistemine dayalı yaklaşımının ötesine geçen potansiyel bir dönüşüme işaret ediyor.
Mobileye’ın stratejik avantajı, özellikle EyeQ™6 High işlemcisi tarafından desteklenen Surround ADAS platformu gibi geniş kapsamlı teknolojilerinde yatıyor. Bu dikey olarak entegre edilmiş çözüm, belirli koşullarda eller serbest sürüş dahil olmak üzere gelişmiş Seviye 2+ özellikleri sunuyor ve geniş kitlelere hitap eden araçlarda ölçeklenebilir olacak şekilde tasarlanmış. Bunu tamamlayan Mobileye’ın yenilikçi Road Experience Management™ (REM™) teknolojisi, milyonlarca araçtan gelen verileri kullanarak küresel ölçekte yüksek çözünürlüklü haritalar oluşturuyor ve güncelliyor. Bu yaklaşım, Tesla’nın yalnızca kendi araç filosuna dayanmasına kıyasla, neredeyse gerçek zamanlı güncellemeler ve üstün yerel doğruluk sunarak gelecekteki otonom özellikler için kritik bir temel sağlıyor.
İki şirketi birbirinden ayıran temel fark iş modellerinde yatıyor. Mobileye, 50'den fazla otomobil üreticisiyle ortaklık kurarak teknolojilerini birçok farklı araç modeline entegre eden bir teknoloji tedarikçisi olarak çalışıyor. Bu strateji, çok çeşitli ve geniş çaplı gerçek dünya sürüş verilerinin toplanmasına olanak tanıyor. Buna karşın Tesla'nın dikey entegre modeli, otonom sürüş teknolojisini neredeyse yalnızca kendi araçlarıyla sınırlıyor ve bu da pazar erişimini ve veri toplama kapsamını kısıtlayabilir. Tesla iç kaynaklı bir yaklaşımı benimserken, Mobileye’ın iş birliğine dayalı stratejisi, otomotiv endüstrisinin otonom geçişinde kritik bir rol üstlenmesini sağlıyor.
Sonuç olarak, Volkswagen ortaklığıyla gösterildiği gibi, Mobileye’ın sağlam ve ölçeklenebilir Seviye 2+ sistemlerine odaklanması, tam otonomiye doğru pragmatik bir evrimi yansıtıyor. Pozitif analist beklentileri ve güçlü finansal temeli ile Mobileye, Tesla’nın otonom sürüş hedeflerine en büyük meydan okuyan konumunda ve sürücüsüz bir geleceğe uzanan alternatif bir yol sunuyor.