*** YTD *** YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR ***
Değerli arkadaşlar merhaba,
Sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun'un "coğrafya kaderdir" sözü her gün kendini hatırlatıyor. Bu müthiş söz ile kastedilen, bulunulan yerin coğrafi koşullarının, üzerindeki insanların yaşamına, yaşamının her noktasına etki etmesi anlatılır. Bu söz ile kastedilen konular genel olarak politik coğrafyanın alanına girer. ülkelerin gelişmişlik düzeyleri açısından ele alındığında, hangi iklim kuşağında olduğunuz, yörenizde hangi doğal kaynaklara sahip olduğunuz veya olmadığınız, denize ve üzerinde taşımacılık yapılabilen akarsulara ne kadar yakın olduğunuz, ticari yollara yakınlığınız, yörenizde hangi hayvan çeşitlerinin bulunduğu, hangi başka kültürler ile etkileşimde olduğunuz, komşularınızın kimler olduğu, dağlar veya başka yer şekilleri ile ne kadar korunaklı bir yerde yaşadığınız gibi pek çok parametreyi kapsar. en sonunda "neden Amerikalılar Avrupa'yı keşfetmedi de Avrupalılar Amerika'yı keşfetti, bir de üstüne istila etti?" sorusuna yanıtlar verebilirsiniz.
Coğrafya Kaderdir sözü zamanını aşmıştır.
Ülkemizin sosyolojik yapısı da bizim kaderimiz. Pandemi bulaşı hızını artıran en önemli etken ne yazık ki vurdumduymazlığımız, Neme lazımcılığımız, en yakınımızdan başlayıp devam eden en nihayetinde topluma olan saygısızlığımızın sonucu değil mi?
Yazılarımda sıklıkla bahsediyorum, Normal Şartlar Altında veya olağanüstü bir gelişme olmazsa vs vs. Ama oldu. Hükümetimiz pandemi kurallarını hafif olarak sıkılaştırdı. Tam da ekonomik kadroların değişimi, mantalite değişimi ve adalet konusundaki reformların arifesinde. Halbuki ne kadar da heyecanlanmıştık? Fatih ALTAYLI ve bir kaç gazeteci haricinde vaka sayılarını önemsemedik! Dövize kilitlendik. Doğu Akdenize kilitlendik. Hepimiz Mart ayında endeksin nasıl düştüğünü gözlemledik değil mi? Bir daha olur mu? Bir daha yaşar mıyız?
İşte size sormak istediğim ve sizin zamanınızı almayacaksa aşağıya yorum olarak fikrinizi yazmanızı istediğim konu bu.
Değerli arkadaşlar,
Vaka ve Hasta sayımızı artık öğrenebiliyoruz. Evde tedavi oranı %82 ye ulaşmış. Yani evde de ilaçlar ile hastalığı ağırlaşmadan atlatabiliyoruz. Fakat sağlık sistemi üstüne baskı devam etmekte. Ben vaka sayısının bu önlemlerle 20 bin altına düşmez ise kesin kapama geleceğine inanıyorum. Eğer ulus olarak çok temaslı bir yaşam yaşamaz isek, HER TANIDIĞIMIZI COVID-19 HASTASI OLARAK KABUL EDİP ONA GÖRE YAŞAMIMIZI AYARLAMAZ isek ne yazık ki daha sert kuralları göreceğiz.
Peki ne yapmalı?
Ben burada size tavsiye vermeyeceğim, ama bilinen bir tecrübemiz var. Mart ayında neler yaşadık hepimiz gördük. Mart ayından bu yana hisseleri yakından takip ederek nelerin artıp nelerin düştüğüne şahit olduk. TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR. TARİHTEN DERS ALINSA İDİ TARİH TEKERRÜR ETMEZDİ.
NATO zirvesinde, bakanlar arası kötü gelişen bir diyalog haberleri geliyor, Aşı olmam ben diyen vatandaşlarımız basın organlarında boy gösteriyor. Enflasyon hesabı tutmayan Merkez Bankası da tuz ekti yaramıza. Şu an başına bir şey gelmesin diye dua etmemiz gereken bir sağlık ordusu ve Motor Kurye ordusu var.
Siz siz olun DİKKATLİ OLUN! Paranıza da sahip çıkın. Güneş görmüş Buz gibi eritmeyin birikimlerinizi. Uzun vade yatırım yapmak için fırsatlarınızı belirleyin. Havayolları, Turizm, Konaklama, Bankalar gibi şirketlerin geçmiş hareketlerini iyi gözlemleyin analiz edin. Kötümser değilim ama kötüye de hazırlıklı olalım.
Paranızı nakit olarak tutuyorsanız düşen hisseleri aralıklarla alım yöntemi ile alıp geleceğinize yatırım yapın. Paranızı 15 e bölerek 1-2-4-8 gibi düşen hisselerden alım yapın. Alım periyodlarını günlük değil haftalık olarak ayarlayalım.
Çok uzun yazdım buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen fikirlerinizi yorumlar kısmına yazarsak hepimizin fikri ile bir görüş sahibi olabiliriz. Paylaşmaktan çekinmeyelim.
Kaderimizi yaşayacağız fakat seçim yapabiliriz. Öyle değil mi?
SSS
*** YTD *** YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR ***
Değerli arkadaşlar merhaba,
Sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun'un "coğrafya kaderdir" sözü her gün kendini hatırlatıyor. Bu müthiş söz ile kastedilen, bulunulan yerin coğrafi koşullarının, üzerindeki insanların yaşamına, yaşamının her noktasına etki etmesi anlatılır. Bu söz ile kastedilen konular genel olarak politik coğrafyanın alanına girer. ülkelerin gelişmişlik düzeyleri açısından ele alındığında, hangi iklim kuşağında olduğunuz, yörenizde hangi doğal kaynaklara sahip olduğunuz veya olmadığınız, denize ve üzerinde taşımacılık yapılabilen akarsulara ne kadar yakın olduğunuz, ticari yollara yakınlığınız, yörenizde hangi hayvan çeşitlerinin bulunduğu, hangi başka kültürler ile etkileşimde olduğunuz, komşularınızın kimler olduğu, dağlar veya başka yer şekilleri ile ne kadar korunaklı bir yerde yaşadığınız gibi pek çok parametreyi kapsar. en sonunda "neden Amerikalılar Avrupa'yı keşfetmedi de Avrupalılar Amerika'yı keşfetti, bir de üstüne istila etti?" sorusuna yanıtlar verebilirsiniz.
Coğrafya Kaderdir sözü zamanını aşmıştır.
Ülkemizin sosyolojik yapısı da bizim kaderimiz. Pandemi bulaşı hızını artıran en önemli etken ne yazık ki vurdumduymazlığımız, Neme lazımcılığımız, en yakınımızdan başlayıp devam eden en nihayetinde topluma olan saygısızlığımızın sonucu değil mi?
Yazılarımda sıklıkla bahsediyorum, Normal Şartlar Altında veya olağanüstü bir gelişme olmazsa vs vs. Ama oldu. Hükümetimiz pandemi kurallarını hafif olarak sıkılaştırdı. Tam da ekonomik kadroların değişimi, mantalite değişimi ve adalet konusundaki reformların arifesinde. Halbuki ne kadar da heyecanlanmıştık? Fatih ALTAYLI ve bir kaç gazeteci haricinde vaka sayılarını önemsemedik! Dövize kilitlendik. Doğu Akdenize kilitlendik. Hepimiz Mart ayında endeksin nasıl düştüğünü gözlemledik değil mi? Bir daha olur mu? Bir daha yaşar mıyız?
İşte size sormak istediğim ve sizin zamanınızı almayacaksa aşağıya yorum olarak fikrinizi yazmanızı istediğim konu bu.
Değerli arkadaşlar,
Vaka ve Hasta sayımızı artık öğrenebiliyoruz. Evde tedavi oranı %82 ye ulaşmış. Yani evde de ilaçlar ile hastalığı ağırlaşmadan atlatabiliyoruz. Fakat sağlık sistemi üstüne baskı devam etmekte. Ben vaka sayısının bu önlemlerle 20 bin altına düşmez ise kesin kapama geleceğine inanıyorum. Eğer ulus olarak çok temaslı bir yaşam yaşamaz isek, HER TANIDIĞIMIZI COVID-19 HASTASI OLARAK KABUL EDİP ONA GÖRE YAŞAMIMIZI AYARLAMAZ isek ne yazık ki daha sert kuralları göreceğiz.
Peki ne yapmalı?
Ben burada size tavsiye vermeyeceğim, ama bilinen bir tecrübemiz var. Mart ayında neler yaşadık hepimiz gördük. Mart ayından bu yana hisseleri yakından takip ederek nelerin artıp nelerin düştüğüne şahit olduk. TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR. TARİHTEN DERS ALINSA İDİ TARİH TEKERRÜR ETMEZDİ.
NATO zirvesinde, bakanlar arası kötü gelişen bir diyalog haberleri geliyor, Aşı olmam ben diyen vatandaşlarımız basın organlarında boy gösteriyor. Enflasyon hesabı tutmayan Merkez Bankası da tuz ekti yaramıza. Şu an başına bir şey gelmesin diye dua etmemiz gereken bir sağlık ordusu ve Motor Kurye ordusu var.
Siz siz olun DİKKATLİ OLUN! Paranıza da sahip çıkın. Güneş görmüş Buz gibi eritmeyin birikimlerinizi. Uzun vade yatırım yapmak için fırsatlarınızı belirleyin. Havayolları, Turizm, Konaklama, Bankalar gibi şirketlerin geçmiş hareketlerini iyi gözlemleyin analiz edin. Kötümser değilim ama kötüye de hazırlıklı olalım.
Paranızı nakit olarak tutuyorsanız düşen hisseleri aralıklarla alım yöntemi ile alıp geleceğinize yatırım yapın. Paranızı 15 e bölerek 1-2-4-8 gibi düşen hisselerden alım yapın. Alım periyodlarını günlük değil haftalık olarak ayarlayalım.
Çok uzun yazdım buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen fikirlerinizi yorumlar kısmına yazarsak hepimizin fikri ile bir görüş sahibi olabiliriz. Paylaşmaktan çekinmeyelim.
Kaderimizi yaşayacağız fakat seçim yapabiliriz. Öyle değil mi?
SSS
*** YTD *** YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR ***