NOMİNAL FAİZ ORANI - TR ENFLASYON ORANI = REEL FAİZTürkiye'de son aylarda yaşanan faiz artışları içeren ekonomi politikalarının aslında ülkemizde reel faizi ne derecede etkilediğini iyi anlamak gerekir. Yaşanan gelişmeler politika faiz oranlarının yukarı yönlü olarak hareket ettiğini göstersede yatırımcılar ve hane halkı için elzem olan reel faiz oranlarını iyi anlamak gerekir.
Örneğin bir ülkede %50 enflasyon, %25 oranında politika faizi olduğunu farz edelim. Siz enflasyondan korunmak amacıyla 100.000 TL sermayenizi faizli enstrümanlara yatırarak yıllık %25 oranında getiriyi kabul ettiniz.
Yıl sonunda 125.000 TL olarak geri alacağınız tutar size TL bazında artmış gibi görünse de reel olarak bir kazancınız söz konusu değildir. Bunun sebebi politika faiz oranının enflasyon oranından düşük olmasıdır. Yıllık %50 enflasyonun bulunduğu bir ortamda 100.000 TL olan sermayenizin alım gücü yarı yarıya düşüş yaşayacaktır. Siz %25 oranında faiz elde ederek aslında paranızı enflasyondan sadece kısmi olarak koruyabildiniz demektir. Sizin enflasyondan tam olarak korundum diyebilmeniz için yıllık %50 enflasyon oranı doğrultusunda minimum %50 oranında getiri elde etmeniz gerekir.
Bunu iyi anlayabilmek adına 14.09.2023 tarihi itibariyle güncel veriler üzerinden pekiştirme yapalım.
TR Enflasyon Verisi: %58.94
Politika Faizi: %25
Reel faizi bulabilmek adına
Politika faizi (%25) - TR Enflasyon Verisi (%58.94) = -%33.94
Bu çıkan sonuç, 100.000 TL büyüklüğünde bir sermayenin %25 yıllık getiri oranına sahip bir enstrümanda durması halinde reel olarak sermayenizin %33,94 oranında zarara uğrayacağını gösterecektir.
Türkiye'de faiz oranlarını ve gelişmeleri takip ederken bu formül ile takip etmenizi tavsiye ederim.
Reel faizin pozitif olması halinde faiz artışlarından elde edilmesi beklenen verim tam olarak elde edilebilir.
Interest
FED Varlık Alımı Azaltımı (Tapering) Ne Demek? Varlık Alımı Nedir?
Varlık Alımı, piyasalarda parasal gevşeme olarak da bilinir, bir ülkenin ekonomisini hareketlendirme amacıyla likidite ve enflasyonu artıran, işletmelerle tüketicileri daha fazla borçlanmaya ve harcamaya teşvik eden bir piyasa operasyonudur. Genellikle bu operasyon, merkez bankalarının hükümetten ya da ticari bankalardan tahvil satın alarak (örneğin bono veya hazine varlığı) ekonomiye para pompalamasından oluşur.
FED Varlık Alımı Azaltımı Ne Demek?
Amerikan Merkez Bankası FED her ay 120 milyar dolarlık Hazine tahvili ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler alımı yapıyor. Aylardır FED'in 21-22 Eylül tarihlerinde yapacağı Federal Açık Piyasa Komisyonu (FOMC) toplantısında varlık alım programını "yavaşlatma" planını açıklamasını bekliyordu. Yavaşlatmanın Kasım ayında başlayıp, 2022 ortasından önce sonlanmayacağını söylediler. (Powell: Varlık alımının azaltılmasının gelecek yıl ortasında tamamlanması uygun olabilir.)
Yani aylık olarak 120 Milyar dolarlık tahvil alım programını kademeli olarak azaltıp (Buna tapering-yavaş yavaş azaltmak deniyor), dünyaya dolar pompalamayı bırakıp, mevcut 0-0.25 bandındaki faizleri de kademeli artırmayı planlıyorlar.
Faiz artırımı için öncelikle enflasyonun, iddia ettikleri gibi, pandeminin geçici etkileriyle yüksek seyretmesinin sonlanması ve normale dönüp-dengelenip sular durulduktan sonra, özellikle istihdam rakamlarının düzelmesi ve işsizliğin düşmesinden sonra, ortaya çıkacak rakamlara göre faiz planlaması yapmayı düşündüklerini belirtiyorlar.
Faiz Artırımı Ne Anlama Geliyor?
Kısaca doların gelişmekte olan ülkelerden, daha güvenli olan ülkelere ve de ABD'ye dönmesi anlamına geliyor.
Peki ABD'nin Faiz Artırımının Global Ekonomiye Etkisi Ne Olur?
Böylelikle global rezerv parası durumundaki doların faizinin artması, pek çok ülkeden büyük kurumsal yatırımcı ve fonların, şimdilik en güvenli global yatırım araçlarından biri olarak görünen dolara yatırım yapmalarına neden olacak, bunu yapabilmeleri içinde ellerindeki pek çok emtia-döviz ve kripto varlığı dolara dönüştürme süreci başlatacağı biliniyor, daha önceki yıllarda yaşandığı gibi...Ayrıca ABD merkez bankasının faiz artırması sayesinde, ABD bankaları da borçlanma faizlerini yükseltecekler ve yurtdışına daha yüksek faizle borç verecekler.
Bunun en büyük etkisinin, gelişmekte olan ve kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin para birimlerinde olacağı biliniyor. Burada özellikle Türkiye'nin çok büyük riski bulunuyor: Sadece kurdan değil, yurtdışından düşük faizle borç bulabilme kapasitesini gösteren risk primi de ciddi yüksek ve fırlamaya hazır olduğundan aslında çifte risk içeriyoruz. (Detayını merak edenler Google'da Türkiye ve CDS kelimelerini aratsınlar)
Türkiye'nin kalıcı bir enflasyon düşüşü görmeden, erkenden faiz indirimine gitmesinin, kurda yüksek sıçramalara yol açması, bunun da zamanla yine yüksek enflasyona dönüşmesine neden olması ön görülüyor. Daha önce defalarca yaşadığımız gibi...